20 Ekim 2008 Pazartesi

Sinop'tan Resimler


Sinop Genel Görünüm


AkGöL


AyancıK


AkGöL


AkGöL


Ayancık AkLiman


ErfeLek TatLıca Şelaleri


ErfeLek TatLıca Şelaleri


ErfeLek TatLıca Şelaleri


Hamsilos Körfezi


Ayancık AkGöL


Sinop TürkeLi


ErfeLeK


Sinop CezaEvi


Sinop


Sinop


Sinop


Sinop

Bolu

ҳ̸ღ̸ҳAbant Gölüҳ̸ღ̸ҳ
Abant’a gelenlerin bir bölümü, gölün çevresinde yürümeyi tercih ederler. İkinci seçeneği yeğleyenler ise, yolcularını bekleyen faytoncuların yanına giderler. Atlar yola çıktığında, faytonlara asılı nazar boncukları da sallanmaya başlar. Fotoğraf: Akgün Akova




ҳ̸ღ̸ҳGölcük Orman Köşküҳ̸ღ̸ҳ
Bolu’nun en çok fotografı çekilen yapısının Gölcük’ün ünlü Orman köşkü olduğu söylenebilir. Mekan pek çok gazete ve dergi yanısıra reklam filmlerinde de sıkça rol almıştır! Fotoğraf : Serhan Oksay


ҳ̸ღ̸ҳ Yedigöller'den bir manzara ҳ̸ღ̸ҳ
Sonbahar, Yedigöller’de yapraklardan bir nehir olup göllere dökülür. Yapraklar yağmur olup göllere yağar. Bu yağmurun altında şemsiyenizi değil, yaşam sevincinizi açarsınız…




ҳ̸ღ̸ҳ ALADAĞLAR ҳ̸ღ̸ҳ


ҳ̸ღ̸ҳ KARTALKAYA ҳ̸ღ̸ҳ

ORDU

ORDU

Ordu ilinin ilk kuruluşu M.Ö. 756 yılında Miletli Kolonistlerin kurmuş bulunduğu Kotyora yerleşmesiyle bilinmese de, ilk merkezi Halipler kurmuşlardır. Yörenin özelliğine göre ahşap malzeme kullanan bu kavmin kalıntılarından bugün bir şey kalmamıştır.

Doğu Karadeniz Bölgesinin kapısı konumunda bulunan Ordu, doğanın tüm güzelliklerinin cömertçe sergilendiği bir beldedir.Ordu, Karadeniz'in çarpık yapılaşmadan en az etkilenen kentlerinden birisidir. Kent merkezindeki çirkin yapılaşmaya gözlerinizi kaparsanız Ordu doğası, sosyal ve kültürel yaşamı ile nispeten korunabilmiş bir Karadeniz kenti sayılabilir. Ayrıca bölgenin en temiz kumu ve bölgenin en uzun kıyı şeridine sahiptir.

Sahil boyunca uzanan Kordon barları, balık lokantaları, otelleri ile kent fındığa dayalı ekonomiden kurtulup turizm merkezi olmaya niyetlenmiş izlenimini veriyor. Kıyı şeridinde, birbirinden güzel koylar, doğal ve sağlıklı plajlar ve çeşitli mesire yerleri mevcuttur.

Bugünkü kentin 4 Km. ilerisindeki Eskipazar köyü kentin ilk merkeziydi. Kotyora adındaki bu liman kenti Miletos'lu kolonyalistler kurmuşlardı. İki tarafı kayalarla çevrili korunaklı kent sırasıyla Pers, Büyük İskender, Pontus, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı egemenliklerini gördü. Burada eski yapıları görebiliriz.

Eskipazar Camisi oldukça harap durumda, ama minaresi ayakta. Çok ilginç bir yapı olan Bolaman Konağı da harap ama görülmeye değer. Paşaoğlu Konağı ise restore edilerek Etnoğrafya Müzesi haline getirilmiş. Eski dini yapılardan biri de bakımsız durumdaki Yason kilisesi. Bazilika ise onarılmıştır.

Doğuda Giresun, batıda Samsun, güneyde Sivas ve Tokat, kuzeyde Karadeniz ile çevrilidir.İlin alanı 6001 km2'dir. İl genel nüfusu 858.576'dır. Güneyden denize doğru akan Turnasuyu, Melet ırmağı, Akçaova Deresi, Ilıca Deresi, Bolaman Irmağı, Elekçi Deresi, Curi Deresi, Ceviz Deresi ve Akçay Deresi araziyi derin vadiler halinde bölmektedir. Arası 60-70 derece meyillere varan genellikle dik ve kesik tepelerden oluşmuştur.

Ordu, deniz turizmi imkanları bakımından Doğu Karadeniz bölgesinde en şanslı il durumundadır.Gerek kıyıda mevcut plajları, gerekse kıyı gerisindeki yerleşim alanlarının bulunması bakımından, komşu illere de hitap edebilecek potansiyele sahiptir. Ordu İlinin çevresindeki plajlar yazlık talepleri karşılayacak kapasite oluşturmakta ve günübirlik turizm faaliyetlerine cevap verebilmektedir.

Tarım ve ticaretin başlıca geçim kaynaklarını oluşturduğu Ordu'da yaşama biçiminde diğer Karadeniz illerinde olduğu gibi, kıyı ve iç kesim farklılaşması görülmektedir. Yerleşim düzeni, uğraş biçimleri, toplumsal ilişki açısından kentsel değerler kıyı kesiminde daha belirgindir. Kıyı boyunca uzanan Ünye-Fatsa, Perşembe ilçeleri bu anlamda nüfusun en yoğun olduğu yerlerdir.

Ordu ilinin hemen hemen her yerinde büyük ve küçük baş hayvan beslenmekte olup, ziraatçılıktan ekonomik kalkınmada ikinci sıradadır. Ordu Merkez ilçe ve köy halkı hem kendi ihtiyaçlarını temin etmekte, hem de bir çok aile geçimini hayvan mahsulleri satmakla sağlamaktadır. Ordu ili Doğu Karadeniz bölgesinin sahil kesiminde bulunmasından tabiatıyla yararlanmakta ve her mevsim çıkan balıklar günlük olarak Ordu piyasasında satılmaktadır. Ayrıca, kafes balıkçılığı da yapılmaktadır.

Ordu ilinde geniş maden ocakları bulunduğu ve halen 10 adet maden ocağı işletme halinde olup, ayrıca başka işletme talepli sahalar bulunduğu, bu sahalara müsaade edildiğinde faaliyete geçebilecek durumda olduğu bilinmektedir.

Şehir merkezine 1 Km. mesafedeki Kiraz Limanı Karadeniz'in yeşilinin sahile kadar inip denizin mavisiyle buluştuğu, yapılaşmanın yoğun olmadığı güzel bir yöremizdir.

Kendi çekimim resimler(sonuncu hariç)


Karadeniz Ereğli'den Resimler

ResimLerLer KDZ.EreğLi...





























Sevginin, Barışın, DostLuğun Kenti: KDZ.EreğLi

Kdz.Ereğli'nin Tarihi...

Araştırmacı yazar Sina Çıladır "Karadeniz Ereğli'nin Tarihi" (Demokrat Yayınları, 1993) tarihli eserinde, Ereğli'yi kucaklayan Zonguldak Bölgesi'ne (ki mitolojik dönemdeki ismi Paflagonya'ydı) ilk yerleşmelerin, M.Ö. 2500-800 yılları arasında gerçekleştiğini belirtir.


Ereğli kıyılarına ilk yerleşmeler ise, M.Ö. 2400-2000 yılları arasında gerçekleşmiştir. Ereğli'ye yerleşen ilk kavim Maryandinler'dir. Maryandinliler, o dönemde Bitinya olarak anılan İzmit-Sakarya yöresinden Ereğli'ye göç etmişlerdir.

Ereğli'nin ilk adı S.Çıladır'a göre Maryandinya'dır.Maryandinya'nın adı, yarı-tanrı Herkül'ün de katıldığı ünlü Argonot Seferi sonunda değişmiş; Herkül'ün adına izafeten Hearklia ya da "Herkül Kenti"

olmuştur.
Herkül, Argonot Seferi sırasında Maryandinya'ya uğramış; bu kentteki Cehennemağzı Mağarasına inerek, mağaranın kapısını bekleyen üç başlı vahşi köpek Kerberos'u yakalayıp etkisiz hale getirmiş; öte yandan da kentin Bitinya'nın sürekli baskısından, yağma seferlerinden kurtulmasını sağlamıştır.Bunun üzerine Maryandinya'lılar Herkül'e şükranlarının bir ifadesi olarak kente "Heraklia" adını vermişlerdir.

Anadolu'da Herkül'e izafe edilen altı kent daha bulunmaktadır. Bunların tümü de Ereğli adını taşımaktadır. Ereğli, Heraklia'nın zaman içinde Türkçe söylenişe dönüşümünden başka bir şey değildir. Buna göre Ereğli bugün de Herkül Kenti'dir.
Yunan mitolojisinde, Cehennem'in ağzının Ereğli'de bulunduğu belirtilirken, Herkül'ün Kerberos'u yakalayıp etkisiz hale getirmesi olayından yaklaşık yaklaşık olan üç bin yıl sonra Ereğli'de kömür madeninin bulunması, Cehennem çağrışımı açısından ilginçtir. Bilindiği gibi, taşkömürü halk arasında "yanan taş" olarak da anılmaktadır.
Bababurnu'nun meydana getirdiği geniş kavisle eşsiz bir doğal limana sahip olan Ereğli kısa bir süre içinde gelişmiştir.


Ereğli'ye zaman içinde egemen olan belli-başlı devletleri şu şekilde sıralamak mümkündür :

ION (İYON) DÖNEMİ ( M.Ö. 800-300 Yılları ) :

Ereğli'ye Maryandinlerden sonra istilalar yoluyla Megar'lar ve Bootya'lılar yerleşmiştir. Bu dönemde Ereğli, Batı Karadeniz'deki diğer kıyı kentleri gibi İon (eski Yunan:İyon) kolonizasyonu (sömürgeleri) içinde yeralmıştır. Ereğli, o dönemde koloni içinde "bağımsız" statüdeydi.Bu dönemdeki en önemli olay, kentteki kölelerin, M.Ö. 400 yıllarının ortalarında, Megaralı Klearhos yönetiminde ayaklanıp yönetimi ele geçirmesi olayıdır. Ayaklanma sonunda Ereğli'de tiranlık kurulmuştur.

PONTUS DÖNEMİ ( M.Ö. 266-70 Yılları ) :

Pontus Krallığı'nın egemenliği yaklaşık olarak 190 yıl sürmüştür. Bu dönem, Ereğli için büyük bir karmaşa dönemi olmuş; isyanlar, yağmalar birbirini izlemiştir.
M.Ö. 70 yılında Ereğli büyük bir felaket yaşamış, kent Roma orduları tarafından baştan aşağı yakılıp yıkılmıştır. Kent bir harabeye dönmüş, kant halkının büyük bir çoğunluğu öldürülmüştür.
Bu arada Agora'da bulunan Herkül'ün altın heykeli yerinden sökülüp Roma'ya götürülmüştür.
Bütün bu olaylar sonucu, Ereğli, Romalılar'ın egemenliği altına girmiştir.

ROMA DEVRİ ( M.Ö. 70-M.S. 395 Yılları ) :


Romalılar Ereğli'yi ele geçirdikten sonra, yeni idari düzenlemelere gitmişlerdir.Bu arada Ereğli'de hristiyanlık yayılmaya başlamıştır.
Hristiyanlığı kabul edenler başlarda işkence görmüş, kitlesel olarak yok edilmişlerdir. Ayazma mevkiindeki kimi mağaraların bu devirde gizli kilise olarak kullanıldıkları bilinmektedir.
Bu durum, 1. Costantianus'un hristiyanlığı serbest bırakmasına kadar sürmüştür.
Roma İmparatorluğu'nun M.S. 395 yılında ikiye ayrılması üzerine Ereğli Doğu Roma'nın yada Bizans İmparatorluğu'nun sınırları içinde kalmıştır.

BİZANS DÖNEMİ ( 395-1300 Yılları ) :


Bizans İmparatorluğu döneminde Ereğli, hristiyanlığın önemli merkezlerinden biri haline gelmiştir. Bu arada Türkler'in de bölgeye yerleşmeye başladıkları görülmüştür. Ereğli yöresine, Bolu ve Ilgaz dağlarını aşan Oğuz Boyları'nın uğradığı, örneğin Alaplı'daki Bayat, Durhanlı, Toyfanlı, Çataklı, Kasımlı, Saltuklu, Ramadanlı, Çandarlı, vb. köylerin Oğuz boy ve oymakları tarafından kurulduğu bilinmektedir.
Ereğli'nin ne zaman Türk egemenliğine geçtiğine ilişkin bir takvim tarihi yoktur.







CENEVİZLİLER DÖNEMİ ( 1300-1400 Yılları ) :

Ereğli, 1300-1400 yılları arasında Cenevizliler'in egemenliği altında kalmıştır. Cenevizliler, 1276 yılında ilkten "kiracı" sıfatıyla Ereğli liman ve kalesine yerleşmişler, sonra da burasının kendilerine ait olduğunu iddia etmişlerdir.
1400 yılındaki Türk egemenliğine kadar Ereğli Cenevizliler'in egemenliği altında kalmıştır.



Osmanlı Dönemi ( XIV. Yüzyıl - 1922 ) :




Ereğli'nin ne zaman Osmanlı egemenliğine geçtiğine ilişkin çeşitli varsayımlar bulunuyor ama ortada kayıtlı bir takvim yoktur.
Katip Çelebi, ünlü Cihannüma ismindeki eserinde Ereğli'nin Sultan Orhan tarafından zaptedildiğini ileri sürer (XIII. Yüzyıl ortaları). Hammer Tarihi ile Müneccimbaşı'nın Anadolu Selçuklu Devleti ismindeki eserinde ise Ereğli'nin geçici bir süre Gazi Çelebi tarafından fethedildiği belirtilmektedir. Tarih, 1327'dir.
Bolu Salnamesi'de aynı tarihi göstermektedir.Şu var ki, Ereğli'nin aynı tarihte Ceneviz kolonisi olduğuna ilişkin sağlıklı kayıtlar vardır.
G.Clavico ise, Kadistan Semerkent'ta ismindeki eserinde, Ereğli'yi Beyazıt'ın büyük oğlu Süleyman Çelebi tarafından Bizans İmparatoru 1. Manuel'den satın alındiğı ve kentin Pontoratoya adını taşıdığı belirtilmektedir.
Başka kaynaklarda da, Ereğli'nin 1402'deki Ankara Savaşı'ndan sonra Osmanlı'ya geçtiği ileri sürülmektedir.
Bütün bunlardan, Ereğli'nin XIV. Yüzyılın ortaları ile sanları arasında, küçük bir ihtimal olarak da XV. Yüzyılın başında Osmanlı egemenliği'ne geçtiğini söylemek mümkündür.
Ama şurası kesindir ki; Ereğli, XIV. Yüzyılın ortalarından itibaren Türk kökenli insanları tanımaya başlamış, özellikle Türk kökenli dervişler, Ereğli'ye kolonizatör fonksiyonunda yerleşmişler; yerli halka ağaç sevgisini, bağcılığı, düzenli bahçe kurmayı vb. öğretmişlerdir. Türk dervişlerinin de en ünlüsü, halk arasında Hacı Baba olarak anılan Seyyid Nasrullah Efendi'dir.


Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethetmesinden (1453) sonra Ereğli'nin önemini kaybettiği anlaşılmaktadır. Fatih, 1452'de İstanbul'un fethi hazırlıklarından olan Boğazkesen Hisarı'nı yaptırırken, Ereğli'deki mitolojik dönemden kalma yontma taşları, sütunları vb. sallarla İstanbul'a taşıttırmıştır.
Ereğli'nin Osmanlı dönemindeki ismi Bendereğli'dir. Bender; İskele,liman anlamına gelen Farsça bir sözcüktür.
Ereğli, Fatih döneminde Kastamonu'nun Bolu Sancağı'na bağlı bir kaza merkezi olarak içine kapanmıştır. Bunun nedeni, İstanbul'un fethiyle kıyı ticaretinin ve liman olanaklarının oraya kaymasıdır. Ereğli'nin hinterlentının da bulunmaması, yani Ereğli'yi iç kesimlerdeki üretim merkezlerine bağlayan yollarının olmaması, kıyı ticaretinin Marmara'ya kaymasına neden olmuştur.
Ereğli'nin içe kapalı dönemi yaklaşık olarak 400 yıl sürmüştür. Bu dönemde Ereğli'nin sözü edilebilecek bayındırlık hareketlerine de sahne olmadığı anlaşılmaktadır. Osmanlı'nın 1400'lü yıllar ile 1800'lü yıllar arasında Ereğli'ye kazandırdığı belli başlı eserler arasında; kiliseden bozma Sultan Orhan Camii, Ali Molla Camii (II. Mahmut döneminde Ereğli mütesellimi olan Ali Molla tarafından yaptırılmıştır), Bozhane ve İskele'deki Halil Paşa camileri, Ağa Camii ile medrese ve mescitlerdir.
Bu dönemde Ereğli'yi iç kesimlerdeki üretim merkezlerine bağlayacak yol ve köprü inşaatları ihmal edilmiştir.


Ereğli'nin yeniden önem kazanması 1829 yılında taşkömürünün bulunuşu ve 1848 yılında işletmeye açılması ile kendini gösterniştir. Kömür, Kestaneci Köyü'nden Uzun Mehmet tarafından Neyren Deresi'nin Köseağzı mevkiinde bulunmuştur.

Kömür işletmeciliği ile ona bağlı madensütunu (direği) imali gibi yan işler, 1848 yılından itibaren Ereğli'nin toplumsal gelişmesinin temel kuruluşu haline gelmiştir.
Bu arada Ereğli liva (ilçe) olmuş, 1867 tarihinde de Liva Kaymakamlığı'na Ereğli kömür madeni ile ilgili ilk yönetmeliği hazırlayan Dilaver Paşa (Mirliva) Maden-i Hümayun Nazırı sıfatını da taşıyarak atanmıştır.


Ereğli'nin gelişme dönemi zaman zaman duraklamalar göstermesine rağmen Osmanlı'nın çöküşüne kadar sürmüştür.
Kent, 1920'de kısa süreli bir Fransız işgali de yaşamıştır.



Cumhuriyet Dönemi (1925'ten sonra) :



Ereğli'nin Cumhuriyet'in kurulduğu yıl yaşadığı en çarpıcı olay, merkez nüfusunun beşte birini oluşturan (1200 kişi) Rum azınlığın Lozan Anlaşması'na koşut olarak mübadeleye tabi tutulmasıdır.
Osmanlı döneminden itibaren ticari yaşamı ellerinde tutan Rum azınlığın Ereğli'den ayrılması ile onların bu alandaki boşluğu, genellikle köyden kente göç eden Türk küçük esnafı tarafından doldurulmuştur.
Sina Çıladır, Karadeniz Ereğli'nin Tarihi ismindeki eserinde, Zonguldak Ticaret Odası'nın 1919-22 yıllarına ait kayıtlarında, Ereğli'deki tek Türk esnaf olarak Hacı Musa Efendi (manifaturacı) gözüktüğünü, bu sayının 1932 yılında tüccar, küçük esnaf, imalatçı ve zanaatkar olarak 146'ya ulaştığını belirtmektedir.




Ereğli, Cumhuriyet döneminde önemli altyapı yatırımlarına sahne olmuştur. Kandilli Kömür Üretim Bölgesi 1953 yılında demiryolu ile Ereğli'ye bağlanmış, bu dönemde Ereğli'ye bir de liman yapılmıştır. Bunu bazı bayındırlık hareketleri izlemiştir.
Ereğli'nin sosyo-ekonomik gelişiminde en büyük katkıyı sağlayacak olan Erdemir'in (Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları) yapımına ise 1961 yılında başlanmıştır. Fabrika'nın yapımı 1965 yılında tamamlanmış, bu süre içinde Fabrika'da 11 bin geçici işçi çalışmıştır. 1965 yılında deneme üretimine geçen Erdemir'de aynı yıl çalışan sayısı 4700 olarak belirlenmiştir.
Ereğli'nin nüfusu, Fabrika'nın inşaa edildiği 1961-65 arasında yaklaşık olarak iki misli artmış, merkez nüfus 8 binden 18 bine çıkmıştır.
Ereğli'nin toplumsal gelişimin motoru, 1960'lı yılların ortalarından itibaren Erdemir olmuştur. Erdemir'in kapasitesi ve üretimi arttıkça istihdam hacmi de büyümüş, bu şekilde kentin ekonomik ve sosyal yaşamı canlanmış; kent sıçramalı bir gelişim seyri tutturmuştur. O kadar ki, Ereğli'nin merkez nüfusu yaklaşık olarak otuz yıl içinde 18 binden beş yıl önceki sayıma göre 73 bine çıkmıştır. Son yapılan sayımda kent nüfusunun 100 bine yaklaşması beklenmektedir.



Erdemir'in varlığı, imalat sanayii ile KOBİ'lerin de çoğalmasına neden olmuştur. Bunun dışında Erdemir'in yarattığı katma değer ticari hacmin de büyümesini sağlamıştır.
Erdemir halen, Ereğli'nin toplumsal gelişmesinin temel kuruluşu olma konumunu korumaktadır.
1860-70 li yıllardan 1950'li yıllara kadar kentin toplumsal gelişmesinin motoru konumundaki maden işletmeciliği, yatırımların azalması, istihdam hacminin daralması ile 1960'lı yıllardan itibaren yerini Erdemir'e bırakmıştır.




Ereğli, en son Düzce'nin il olması ve Akçakoca'nın oraya bağlanması ile yasal bakımdan il olma şansını kaybetmiş gözükmektedir. Ancak öyle de olsa, ilçe halen birçok Anadolu ilini geride bırakacak bir gelişme düzeyi sergilemektedir.


Kdz.Ereğli Müzesi - Halil Paşa Konağı :



Halil Paşa Konağı olarak bilinen bina, zemin+üç katlı, orta sofalı plan tipinde ve kagir olan yapı 19. yüzyılın sonlarında kentin ileri gelenlerinden Halil Paşa Karamahmutoğlu tarafından yaptırılmış olup yapımında antik devşirme malzeme kullanılarak yapıya ilgi çekici ve estetik görüntü kazandırılmıştır. Konak bir dönem ortaokul ve kız meslek lisesi olarak da kullanılmıştır. 1998 yılı eylül ayından itibaren Atatürk Kültür Merkezi'nde faaliyetlerini sürdürmeye başlayan Ereğli Müze Müdürlüğü 17.03.1998 tarihinde restorasyonu tamamlanan Halil Paşa Konağı'na taşınmıştır.
Teşhir tanzim çalışmaları tamamlanan Müze, 1 Ağustos 1998'de ziyarete açılmıştır. Müzenin birinci katında Ereğli ve çevresinden toplanan Grek, Roma, Bizans dönemlerini yansıtan mermer mezar stalleri, pişmiş toprak amforalar, figürlü mermer sütun başlıkları, cam kaplar ve takılar, çeşitli madeni eserler ve pişmiş topraktan yapılmış kaplar, kandiller, ağırşaklar ve figürinlerden oluşan arkeolojik eserler ile Lidya, Grek, Roma, Bizans, Abbasi, Emevi, Sasani, Artuklu, Selçuklu ve Osmani sikkeleri koleksiyonlarından oluşan eserler teşhir edilmektedir.



İkinci katta, çeşitli erkek ve kadın giysileri ile yöreye özgü bir dokuma olan "elpek" kumaşı ve ipliği, dokuma aletleri, mendil, bohça, örtü gibi dokuma türleri, silahlar, takılar, mühürler, tütünle ilgili eşyalar, tespih, saat, mutfak eşyaları ve tartı aletleri ve yazma eserlerden oluşan yöresel etnografik eserler sergilenmektedir.
Üçüncü kat ise dönemine uygun döşenmiş müze-ev olarak düzenlenmiştir.
Müze bahçesinde ise, çeşitli dönemler ait lahitler, sütun başlıkları, sütun kaideleri, sütunlar, çeşitli mimari parçalar ile Krispos Mezar Anıtı sergilenmektedir.





KRİSPOS MEZAR ANITI KİTABESİ







MEZARLAR İNSANLARIN EN SON EVLERİ VE EN SON DUVARLARIDIR. ONLAR BEDENLERE, EVLERDEN DAHA SADIKTIRLAR. ONLARDAN KALAN AKITILAN GÖZYAŞLARI VE ÖLÜLERİN SONSUZA DEK KALACAK FANİ OLMAYAN MİRASLARIDIR.

ÖLÜM UYKUSUNDAN SONRA ARTIK VÜCUDUN GERİ ALINMAZ. BURSAI BİR SÜKUN ŞEHRİDİR. ÇIPLAK OLARAK TAŞINIP İÇİNE GÖMÜLEN SAĞLAM EBEDİ İSTİRATGAH, EBEDİ EVDİR.

BU NASIL BİR MEZARDIR VE BURADA YATAN ÖLÜ KİMDİR ? HAYATTA KAZANILAN ZAFERLERİN NEFRETE LAYIK ABİDESİDİR. TAŞ VE TOPRAK OLANIN İŞARETLERİ, ÖLÜLERİN MEZAR TAŞLARI. SUSKUN HARFLERİNİZLE ÖLENİ DİLE GETİRİNİZ. VÜCUDUNU YİTİRİP TELEF ETTİKTEN SONRA HANGİ İNSAN BURAYA İSMİNİ VERDİ ? ÖLÜ İNSAN KRİSPOS, FARİZ ÜLKESİNİN VE BAŞAK TAŞIYAN NİL NEHRİNİN VATANDAŞI BU ANITIN ALTINDA YATMAKTADIR. O Kİ DÖNÜP DURAN BİR TRAJEDİNİN İLK ZAFER ÇELENGİNİ KAZANMIŞTIR. DÜNYA BU PANDOMİMCİYE HAYRAN KALMIŞ, ONU ÖVMÜŞ VE TİYATRONUN ALTIN ÇİÇEĞİ OLARAK GÖRMÜŞTÜR. ONUN PARLAK CAZİBESİ YİRMİDOKUZUNCU YAŞINDA BEKLENMEDİK BİR ANDA VE ŞEKİLDE SÖNMÜŞTÜR.



Ereğli'de Turizm...



Ereğli, Erdemir ile Kandilli' deki kömür işletmelerinin varlığı nedeniyle, bir ağır sanayi kenti olarak tanınmaktadır.
Şu var ki, Karadeniz coğrafyası içindeki seçkin yeri ve sahip olduğu doğal güzellikler, antik eserler ve rafting-tracking parkurları ile turizme de elverişlidir. Romalılar döneminde gizli kilise olarak kullanılan mağaralar, İl Turizm müdürlüğü tarafından inanç turizmi kapsamına alınmıştır.
Gülüç ırmağının oluşturduğu 35 kilometrelik doğal parkur, rafting için özellikle Güneşli çevresindeki şelalelerle bezeli kara parkuru da tracking için; gözde mekanlardır.



Kilometrelerce uzanan doğal plajlar, Ereğli belediyesinin 10.kilometrede bir marina kurma çabaları ile de birleşerek kıyı turizmi için seçkin bir alt yapı oluşturmaktadır.


Bunlara; Elif Otel, Etaş Otel, Eken Otel ve Kirazlar Otel gibi konaklama tesislerini de eklemek mümkündür.

6 yıldan beri yapılan Ereğli Osmanlı Çileği Kültür Festivali, ilçenin turizm açısından da tanınmasında etkin bir rol oynamaktadır.


Ereğli'nin Güneşli beldesi civarındaki "Güneşli Şelaleleri" ile Alayurt ve Göleviç mağaraları özellikle doğa yürüyüşü tutkunlarının mutlaka görmeleri gereken yerlerdir.
Bunun dışında Ereğli'nin Ayazama mevkiindeki Yunan Mitolojisine konu olan ünlü Cehenemağzı Mağaraları tarih tutkunlarının vazgeçemeyecekleri bir mekan olma özelliğini korumaktadır.
Denilebilir ki, Ereğli, turizm açısından da ilginç bir kıyı kentidir. İlçenin doğal güzelliklerinin daha iyi tanıtılması ve altyapı olanaklarının genişlemesi ile, ilçe, ağır sanayi ile turizmi iç-içe sokabilen ender kıyı kentlerinden birisi olmaya adaydır.




Güneşli Şelaleleri :




Güneşli şelaleleri, Aşağıkayalıdere ve Yukarıkayalıdere mevkilerindedir. Şelaleler, Gülüç ırmağının doğal parkuru içinde yer almaktadır.



Alayurt Mağaraları :



Alayurt mağaraları; Ereğli'ye bağlı Yazıcılar köyü sınırları içindedir. İleri ufaklı 30 civarındaki mağaraya ancak yürüyerek ulaşmak mümkündür. Ereğli-Devrek karayolu kullanılarak kat edilen 18 kilometreden sonra sürüdürülecek 4 kilometrelik bir yürüyüşle mağaralara ulaşılabilir.


Göleviç Mağaraları :

Göleviç mağaraları; Ereğli'ye bağlı Süleymanbeyler köyü sınırları içindedir. Aynı adı taşıyan mahallenin sırtlarında bulunan mağaralardaki antik dönemlerden kalma duvar çizimleri, arkeologlarında ilgisini çekmektedir. Mağaraların hemen yanında yer alan Göleviç şelalesi görülmeye değer bir doğal güzellik oluşturmaktadır.

BunLar tarihi kitapLarda yer aLan biLgiLer.Biraz da ben size güzeL kentimizi anLatmaya çaLışyım...

Kdz.EreğLi Batı Karadeniz'in en şirin kenti. Hem güzeLLiğiyLe hem de ekonomsiyLe...

Biz iLk önce güzeLLikLerinden bahsedeLim... EreğLimizin sahiLi Türkiyedenin en güzeL sahiLidir desem yeridir. GeLip görseniz bana bu kadar iddaaLı konuştuğum için hak verirsiniz...

Yazın EreğLimizde uLusLar arası OsmanLı ÇiLeği festivaLi yapıLmaktadır. Bu festivaL kapsamında konserLer veriLmektedir. KonserLere Türkiye'nin en ünLü bütün sanaçLıLarı geLdi desem yeridir... KonserLer üyük iLgi görüyor. Geçen sene bir konseri 600 bin kişi civarımda kişi izLediği tahmin ediLiyor...

EreğLinin bir başka özeLLiği de bir kaç tane rekor kırmasınır. En uzun mangaL, Koro oLarak en fazLa kişiyLe şarkı söyLeme... AkLıma sadece bunLar geLdi

ERDEMİR sayesinde şehirimiz müthiş bir şekiLde kaLkınmış durumda. Ekonomi oLarak Türkiye'nin 50-60 iLini geri bırakmış durumdayız. (İspatı: ZonguLdak EreğLi sayesinde Türkiyenin en fazLa vergi veren 4. şehri durumunda)

EreğLide spor futboL dışında biraz geLişmiş durumda. ErkekLer 1. BasketboL Liginde, BayanLar 1. BasketboL Liginde ve son oLarak ErkekLer 1. VoLeyboL Liginde ERDEMİR adında takımLarımız buLunmaktadır. Ufak da oLsa güzeL bir spor saLonumuz var. Fırsat buLdukça bende maçLara gidiyorum